SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-HAC

<< 823 >>

باب: من أشعر وقلد بذي الحليفة ثم أحرم.

106- Zu'l-Huleyfede Kurbanlığa Bellik Koyup Gerdanlık Taktıktan Sonra İhrama Girmek

 

-وقال نافع: كان ابن عمر رضي الله عنهما إذا أهدى من المدينة قلده وأشعره بذي الحليفة، يطعن في شق سنامه الأيمن بالشفرة، ووجهها قبل القبلة باركة.

Nafi', "İbn Ömer Medine'den bir hedy kurbanı göndereceği zaman ona Zu'l-Huleyfe'de bellik koyar ve gerdanlık takardı. Deve yüzü kıbleye bakar bir halde otururken o, kılıcının ucu ile sağ hörgüçte bellik yapar ve deveye gerdanlık takardı" demiştir.

 

حدثنا أحمد بن محمد: أخبرنا عبد الله: أخبرنا معمر، عن الزهري، عن عروة بن الزبير، عن المسور بن مخرمة ومروان قالا: خرج النبي صلى الله عليه وسلم من المدينة في بضع عشرة مائة من أصحابه، حتى إذا كانوا بذي الحليفة، قلد النبي صلى الله عليه وسلم الهدي وأشعر، وأحرم بالعمرة.

 

[-1694 - 1695-] Misver İbn Mahrame ve Mervan şöyle demişlerdir: " Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem), Hudeybiye anlaşmasının yapıldığı yıl, bir kaç onluk yüzer kişilik on civarında sahabî grubu ile birlikte yola çıkmıştı. Zu'l-Huleyfe'ye geldikleri zaman Resulullah kurbanlık hayvana gerdanlık takmış, bellik koymuş sonra da ihrama girmişti."

 

1694’ün Geçtiği diğer yerler: 1694, 1811, 2712, 2731, 4158, 4178, 4181.

1695’in geçtiği diğer yerler: 2711, 2732, 4157, 4179, 4180.

 

 

حدثنا أبو نعيم: حدثنا أفلح، عن القاسم، عن عائشة رضي الله عنها قالت:

 فتلت قلائد بدن النبي صلى الله عليه وسلم بيدي، ثم قلدها وأشعرها وأهداها، فما حرم عليه شيء كان أحل له.

 

[-1696-] Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Resulullah'ın kurbanının gerdanlığını kendi ellerimle büktüm. Hz. Nebi de onu taktı, kurbana bellik koydu ve gönderdi. Bunu yaptıktan sonra, önceden helal olan şeylerden hiçbiri haram hale gelmedi (yani ihram yasakları başlamadı)".

 

Tekrar: 1698, 1699, 1700, 1701, 1702, 1703, 1704, 1705, 2317, 5566

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis, kurbana bellik koymanın meşru olduğunu göstermektedir. Bellik koymanın faydası, o hayvanın kurban olduğunu belirtmek, ihtiyacı olanların bilmesini sağlamaktır. Hatta böylece başka hayvanlar ile karışır veya kaybolur ise ayrılması sağlanmış olur. Diğer yandan bir kenarda telef olmak üzere bırakılır ise, belliğinden miskinler onun kurban olduğunu anlar da, Allah'ın işaretlerinden olan bu kurbana hurmeten telef olmasın diye onu yerler ve yenilmesini teşvik ederler.

 

 

باب: فتل القلائد للبدن والبقر.

107. Kurbanlık Deve Ve Sığırların Gerdanlarını Bükmek

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى، عن عبيد الله قال: أخبرني نافع، عن ابن عمر، عن حفصة رضي الله عنهم قالت: قلت: يا رسول الله، ما شأن الناس حلوا ولم تحلل أنت؟ قال: (إني لبدت رأسي وقلدت هديي، فلا أحل حتى أحل من الحج).

 

[-1697-] Hafsa (r.anha) şöyle anlatır: Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'e, "Ey Allah'ın Resulü! Sen ihram'dan çıkmadığın halde insanlar neden çıktılar?" diye sordum. Bana, "Ben saçlarımı dağılmaması için topladım, hedy kurbanıma gerdanlık taktım. Hacc tamamlamadıkça ben ihramdan çıkamam" buyurdu.

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: حدثنا الليث: حدثنا ابن شهاب، عن عروة، وعن عمرة بنت عبد الرحمن: أن عائشة رضي الله عنها قالت: كان رسول الله صلى الله عليه وسلم يهدي من المدينة، فأفتل قلائد هديه، ثم لا يجتنب شيئا مما يجتنبه المحرم.

 

[-1698-] Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem hedy kurbanını Medine'den hazırlardı. Ben kurbanın gerdanlıklarını bükerdim. (Gönderdikten sonra) Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ihramlı kimsenin kaçındığı şeylerin hiçbirinden kaçınmazdı."

 

 

باب: إشعار البدن.

108- Kurbanlık Hayvana İşaret (Bellik) Koymak

 

-وقال عروة، عن المسور رضي الله عنه: قلد النبي صلى الله عليه وسلم الهدي وأشعره وأحرم بالعمرة.

Urve, Misver'in şöyle dediğini nakletmiştir:  "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kurbanına gerdanlık takmış, bellik koymuş ve umre niyetiyle İhrama girmiştir."

 

حدثنا عبد الله بن مسلمة: حدثنا أفلح بن حميد، عن القاسم، عن عائشة رضي الله عنها قالت: فتلت قلائد هدي النبي صلى الله عليه وسلم ثم أشعرها وقلدها، أو قلدتها، ثم بعث بها إلى البيت، وأقام بالمدينة، فما حرم عليه شيء كان له حل.

 

[-1699-] Aişe (r.anha) şöyle demiştir: "Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'ın kurbanının gerdanlığını büktüm. Hz.Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de kurbana bellik koydu ve gerdanlığı ona taktı (ya da ben takmıştım) sonra onu Kabe'ye gönderdi. Kendisi ise Medine'de kaldı. Bunu yaptıktan sonra, önceden helal olan şeylerden hiçbiri haram hale gelmedi (yani ihram yasakları başlamadı)".

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis, kurbana bellik (işaret) koymanın meşru olduğunu göstermektedir. Bellik koyma, hayvanın derisini kanatıp orada iz bırakmak suretiyle yapılmakta­dır. Bu, onun kurban olduğuna bir işarettir. Selef ve ondan sonra gelen alimlerin çoğunluğu bu görüştedir. Tahavî, "İhtilafü'l-Ulema" adlı eserinde, Ebu Hanife'ye göre bunun mekruh olduğu görüşünü nakletmiştir. Diğer alimler ise, Hz. Nebi'e tabi olma bakımından bunun müstehap olduğunu söylemiştir. Ebu Yusuf ve İmam Muhammed bunun güzel bir davranış olduğunu belirtmiştir.

 

Malik, bellik koymanın, hörgücü bulunan kurbanlara mahsus olduğunu söy­lemiştir.

 

Tahavî, "Hz. aişe ve İbn Abbas'tan gelen bir rivayette bellik koymanın terci­he bırakıldığını, dolayısıyla bunun, bellik koymanın menasikten olmadığını gös­terdiğini, fakat Hz. Nebi yaptığı için mekruh da denilemeyeceğini" söyle­miştir.

 

Hattabİ ve diğer bazı alimler, bellik koymanın müsle olduğunu belirterek mekruh görmelerinin kabul edilemez olduğunu söylemiştir. Bu, hayvanın kula­ğını (hafifçe) kesmek vb. işaret koyma amacıyla yapılan ve tıpkı sünnet olma, hacamat yapma gibi müsleden farklı bir uygulamadır.

 

Rivayete göre, İbrahim en-Nehaî de, bellik koymayı mekruh görmüştür.

 

Bunu Tirmizi şöyle nakletmiştir: "Ebu's-Saib'i şöyle derken işittim: "Veki'in yanında idik. Bir kimse gelip, "İbrahim en-Nehaî'ye göre, bellik koymanın müsle olduğu yönünde bir rivayet var" dedi. Veki' de, "Ben size Resulullah bellik koy­du" diyorum, siz bana, "İbrahim şöyle dedi" diyorsunuz. Senin gibilerini hapset­mek lazım!" demiştir."

 

 

باب: من قلد القلائد بيده.

109- Hayvanın Boynuna Eliyle Kalaid Asmak

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن عبد الله بن أبي بكر بن عمرو ابن حزم، عن عمرة بنت عبد الرحمن أنها أخبرته: أن زياد بن أبي سفيان: كتب إلى عائشة رضي الله عنها:

 إن عبد الله بن عباس رضي الله عنهما قال: من أهدى هديا، حرم عليه ما يحرم على الحاج، حتى ينحر هديه؟ قالت عمرة: فقالت عائشة رضي الله عنها: ليس كما قال ابن عباس، أنا فتلت قلائد هدي رسول الله صلى الله عليه وسلم بيدي، ثم قلدها رسول الله صلى الله عليه وسلم بيديه، ثم بعث بها مع أبي، فلم يحرم على رسول الله صلى الله عليه وسلم شيء أحله الله حتى نحر الهدي.

 

[-1700-] Amre binti Abdurrahman şöyle demiştir: Ziyad İbn Ebu Süfyan, Hz. Aişe'ye yazdığı mektupta şöyle diyordu: İbn Abbas, "hacıya haram olan şeyler hedy kurbanı gönderen kişiye de kurbanı kesilinceye dek haram olur" dedi. Amre binti Abdurrahman'ın rivayetine göre o yazılan cevapta Hz. Aişe şöyle demişti: "İbn Abbas'ın dediği gibi değil. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in hayvanının boynuna takacağı ipi ben ellerimle ördüm, sonra da Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu elleriyle hayvana taktı. Hayvanı da babamla birlikte Kabe'ye gönderdi. Hayvan kesilinceye dek Allah'ın helal kıldığı bir şey Resulullah'a haram olmadı".

 

 

AÇIKLAMA:     Hedy kurbanı gönderen veya boynuna kalaid asan kimse ihrama girmiş sa­yılır mı? Hedy hayvanının boynuna kalaid asmada iki farklı durum söz konusudur:

 

1-  Kişinin hac niyeti ile yola çıkması ve yanında hedy kurbanını götürmesi. Bu durumda ihrama girerken taklîd ve iş'ar yapar.

 

2- Kişinin kendisi memleketinde kaldığı halde hayvanını (Mina'da kesilmek üzere) bir başkasıyla göndermesi. Bu durumda kişi memleketinde iken hayvanın boynuna kalaid takar. Yukarıda yer alan hadis de bunu gerektirmektedir.

 

Saîd İbn Mansur şunu rivayet etmiştir: Bize Hüşeym, Yahya İbn Said'den rivayetle şöyle dedi: Hz. aişe'ye "Ziyad hedy kurbanı gönderdiğinde, ihrama giren kişi nelerden kaçınmak zorundaysa hayvan kesilinceye dek onlardan kaçınıyor" denildi. Bunun üzerine Hz. Aişe "Onun tavaf edecek Kabe'si de var mı?" dedi.

 

İmam Malik el-Muuatta'da, Yahya İbn Said'in Muhammed İbn İbrahim et-Teymî'den o da Rebîa' İbn Abdullah İbn Hudeyr'den rivayet ettiğine göre o, elbise giymemiş bir adam gördü. Durumunu sorduğunda onun hedy kurbanına kalaid taktığını söylediler. Bunun üzerine Rebîa şöyle dedi: Ben Abdullah b. Zübeyrle karşılaştım. Kendisine bu durumu söylediğimde "Kabe'nin Rabbine andolsun ki bu bir bid'attır" dedi.

 

İbn Ebî Şeybe bunu şu şekilde rivayet etmiştir: Rebîa, İbn Abbas'ı Hz. Ali zamanında Basra valisi olduğu sırada Basra'da elbiselerini çıkarmış oturuyorken onu gördü. Böylece İmam Malik'in rivayetin de adı verilmeyen kişinin İbn Ab-bas olduğu anlaşılmaktadır.

 

İbnü't-Tîn şöyle der: İbn Abbas bu konuda bütün fakihlere muhalefet etmiş­tir. Hz. Aişe (r.anha), delil olarak Hz. Nebi'in fiilî sünnetini nakletmiş bulunmaktadır. Bu konuda Hz. aişe'nin rivayetinin esas alınması gerekir. İbn Abbas'ın, görüşünden dönmüş olması muhtemeldir.

 

Zührî'den rivayet edildiğine göre, uygulama İbn Abbas'ın görüşünün aksi yönde yerleşmiştir.

 

Ebu'l-Yeman nüshasında ve Beyhakî'nin rivayetinde Zührî şöyle demiştir: Bu konuda insanların gözünden körlüğü ilk gideren ve onlara sünneti açıklayan Hz. Aişe olmuştur. Hz. aişe'nin söyledikleri Müslümanlara ulaşınca herkes bunu esas aldı ve İbn Abbas'ın fetvasını terk etti.

 

 

Hadisten Çıkan Sonuçlar:

 

1- Önemli işler söz konusu olduğunda, üst seviyede bulunan kişiler, yardım­cıları bulunsa bile bu işleri kendileri yaparlar. Özellikle sert emirlerin ve dinî işlerin yerine getirilmesi böyledir.

 

2- Alimler birbirini tenkit edebilir.

3- Nassa aykırı bir ictihad söz konusu olduğunda ictihad reddedilir.

4- Bir fiilin Hz. Nebi'ye özgü olduğu sabit oluncaya kadar aslolan onun fiilî sünnetine uymaktır.